Muris muvazaası, miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek amacında olmasıyla beraber mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmesi halidir. (Yargıtay 16. Hukuk Dairesi, T. 26.6.2018, E. 2016/7827, K. 2018/4331) Yani söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını bağışlama suretiyle devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Öğretide muvazaanın iki türü olduğu kabul edilmektedir. Bunlarda bir tanesi mutlak muvazaa diğeri ise nisbi muvazaadır. Mutlak muvazaa taraflar arasında üçüncü kişileri aldatmak maksadı ile yapılan, gerçekte hiç var olmayan ve bu sebeple tarafları bağlamayan hukuki işlemlerdir. Nisbi muvazaa ise taraflar arasında gerçek iradelerin birleştiği asıl sözleşmeyi gizlemek amacı başka bir sözleşme yapılmış gibi gösterilmesi durumudur. Bir nisbi muvazaa şekli olan muris muvazaasında tarafların esas amaç ve niyetleri, görünürdeki sözleşmenin hukuki sonuçlarını doğurmaması ve bu yolla üçüncü kişilerin aldatılmasıdır. Burada miras bırakan ile mirasçı arasında aslında iki adet işlem gerçekleşmektedir. Birisi görünürdeki işlem denilen tapu memuru önünde gerçekleştirilen satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesidir. Gerçekte anlaşmanın diğer tarafı miras bırakana hiçbir bedel ödememekte veya satışta gösterilen bedelin çok altında bir bedel ödemektedir. Bu şekilde mirasçıların tenkis davası açmasının önüne geçilmesi amaçlanır. Diğeri ise görünürdeki işlemin altında yatan ve gerçek iradeyi yansıtan gizli işlem denilen bağışlamadır.
Mirasçılardan mal kaçırmak amacı ile yapılan muvazaalı işlemlere çokça rastlanılmaktadır. Toplumumuzda genellikle mirasın tamamı veya önemli bir kısmının erkek çocuklara veya önemli görülen mirasçılara kalması için ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılmakta, bu sayede mirasın büyük bir kısmının belirli mirasçılara kalması istenmektedir.
Muris muvazaası kavramı, aslında Yargıtay içtihatlarında karşımıza çıkmış bir kavramdır. Muris muvazaası, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01.04.1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararından önce hukuk sistemimizde yer almamaktaydı. 74 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararında ‘‘Bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında Tapu Sicil Memuru önünde iradesini satış olarak göstermesi halinde, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşullarından yoksun olduğunu ileri sürerek dava açabileceği yönünde oy çokluğu ile karar verilmiştir.’’ şeklinde karar verilmiştir. Daha sonra bu karara ilişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.05.1987 ve 16.03.1990 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararlarında da içtihat değişikliğine yer olmadığı yönünde karar verilmiş ve “muris muvazaası” kavramı hukuk sistemimizde yerini korumuştur.
MURİS MUVAZAASININ ŞARTLARI
Muris muvazaasından bahsedilebilmesi için yukarıda tanımlandığı üzere aşağıdaki unsurların var olması gerekmektedir.
GÖRÜNÜRDEKİ İŞLEM VE GİZLİ İŞLEMİN GEÇERLİLİĞİ
818 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 18. Maddesinde düzenlenen muvazaa 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19. Maddesinde aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:
Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler
Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.
Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.
Bu maddeye göre görünürdeki işlem muvazaa nedeniyle geçersizdir. Muvazaalı sözleşmenin arkasına gizlenen sözleşmenin geçerliliği için ise, o sözleşme için kanun bir geçerlilik şekli arıyorsa bu şekil şartının yerine getirilip getirilmediğine bakılarak karar verilir. Eğer gizli sözleşme için aranan şekil şartına uyulmuşsa gizli sözleşme geçerli olur. Ancak gizli sözleşme için kanunun aradığı şekil şartı yerine getirilmemişse gizli sözleşme de geçersiz olur. Muris muvazaasında görünürdeki işlemde bir ivaz karşılığında iradeler açıklanmaktadır. Bağış sözleşmesinde ise ivaz olması mümkün değildir. Bu nedenle gizli işlem olan bağış sözleşmesi de şekil şartını sağlamadığından geçersiz olacaktır.
Bazen muvazaalı işlemin geçersizliğini önlemek için taşınmazı devralan taraf taşınmazı üçüncü kişiye devrederek bu üçüncü kişiyi MK m. 1023’ün korumasından yararlandırmaya çalışmaktır. Muvazaalı işlem ile devralınan taşınmaz iyi niyetli üçüncü kişiye devredildiği takdirde üçüncü kişinin iyi niyeti korunmakta ve taşınmazın geri alınması mümkün olmamaktadır. Ve fakat bu şekilde yapılan devirlerde eğer taşınmazı devralan üçüncü kişi önceki devrin mal kaçırmak amacıyla yapılan muvazaalı bir işlem olduğunu bilen veya bilmesi gereken bir kişi ise MK m. 3 anlamında iyiniyetli sayılmadığından MK m. 1023’ün koruyuculuğundan yararlanamamaktadır. MK m.1024 uyarınca yolsuz tescil söz konusu olmaktadır. Bu nedenle üçüncü kişiye yapılan devir muris muvazaası kapsamında değerlendirilmektedir.
MURİS MUVAZAASINA KARŞI DAVA AÇABİLECEK KİŞİLER
Saklı pay sahibi olması veya olmamasının önemi olmaksızın miras hakkı çiğnenen her mirasçının dava açabilir ve muvazaayı her türlü delil ile ispatlayabilir. Bu davayı yasal mirasçılar, atanmış mirasçılar veya evlatlıklar da açabilir. Ancak mirası reddeden, miras hakkından feragat eden ve mirastan çıkarılan kişilerin dava açması mümkün değildir. Dava mirasçılardan her biri tarafından tek başına açılabilir. Her bir mirasçı diğerlerinin onayını almadan kendi payı oranında Tapu İptal ve Tescil Davası açabilir. Ancak mirasçı taşınmazın terekeye dönmesini istiyor ise diğer mirasçıların da onayını almak zorundadır.
MURİS MUVAZAASI İÇİN AÇILACAK DAVA VE ZAMANAŞIMI
Muris muvazaasına karşı görünürdeki sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tespiti ve buna dayalı olarak tapu kaydının iptali istenebilmektedir. Bunun için tapu iptal ve tescil davaları açılmaktadır. Bu davalarda miras bırakanın gerçek iradesi araştırılır. Araştırma yapılırken miras bırakanın ve mirasın bırakıldığı kişinin mali durumuna, yörenin geleneklerine, toplumsal eğilime, aile ilişkilerine, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı bir sebebi olup olmadığına, satış bedeli ile sözleşme tarihinde taşınmazın değeri arasında farka bakılır. Mahkeme yapılan satışın muvazaalı olduğu yönünde bir karara varırsa tapuda yapılan işlem iptal edilerek, yasal mirasçılar satışı gerçekleştirilen taşınmazın maliki sıfatıyla tapuya kaydettirilir.
Bu davalar genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülür. Ayrıca tapulu bir taşınmaz söz konusu ise gayrimenkulün bulunduğu yer mahkemesi tapu iptal ve tescil davası bakımından yetkili mahkemedir. Dava konusu bir gayrimenkulün tapusunun iptali olduğundan burada kesin yetki kuralı söz konusudur ve dava başka bir yerde görülemez, mahkeme yetki kuralını resen dikkate alır.
Muvazaalı işlemin geçersizliğinin ileri sürülmesi için herhangi bir zamanaşımı süresi söz konusu değildir. Geçersizlik her zaman ileri sürülebilir. Taraflar muvazaa nedeniyle geçersizliği ileri sürmeseler dahi hâkim, sözleşmenin muvazaalı olduğunu resen nazara alabilir. Muvazaa nedeniyle geçersiz olan bir sözleşme, belli bir zaman geçmesiyle veya tarafların bu sözleşmeye icazet vermesiyle geçerli hale gelmez.
87 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda miras bırakanın temliki tasarrufundan zarar gören mirasçıların tenkis davası ile kademeli olarak veya tenkis davası açtıktan sonra ayrı bir dilekçe ile tapu iptal ve tescil davası açabileceğine yer verilmiştir. Bu itibarla tenkis davasından da bahsedilmelidir. Tenkis davası yalnızca saklı pay sahipleri tarafından açılacak olup davanın açılması için muvazaa şartı aranmamaktadır. Saklı paylı mirasçılar muvazaa bulunsun ya da bulunmasın miras bırakanın tasarruflarının saklı paylarını ihlal ettiği ölçüde iptalini sağlayabilir. Ayrıca saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinden, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinden itibaren on yıl olarak hak düşürücü süre öngörülür. Uygulamada muris muvazaası nedeniyle tapu iptal tescil mümkün olmazsa tenkis davası şeklinde terditli dava açılabildiği gibi her iki davanın ayrı ayrı açılması ve birleştirme kararı ile görülmesi de mümkün olabilmektedir.
Tenkis davası ile tapu iptal ve tescil davalarının ayrı ayrı açıldığı ihtimalde unutulmamalıdır ki, tenkis davası önce sonuçlanır ve görünürdeki satış sözleşmesinin geçerliliği mahkemece kabul edilirse artık bu karar muris muvazaası davası için de geçerli olacaktır ve bu davaya devam etmek mümkün olmayacaktır. Tersi ihtimalde muris muvazaası davası önce sonuçlanır ve görünürdeki sözleşmenin geçersizliği mahkemece kabul edilirse tenkis davası konusuz kalacaktır. Bu noktada muvazaa yok ise saklı pay sahiplerinin haklarını tenkis davası ile araması, muvazaa söz konusu ise tapu iptal ve tescil davası açılması önerilmektedir.
Babam ölmeden önce 6 tane dairesini kardeşimin birine satış olarak göstermiş. Bu konuda bana yardımcı olabilir misiniz?
zamanaşımı hep 10 yıl mı
20 yıl önce yapılan tapu devriyle ilgili mirastan mal kaçırma davası açabilir miyim ?
Miras davalarıyla ilgilenen avukatınızla görüşebilir miyim